“Güçlü ve tutarlı bir enflasyonla mücadele programı uygulanıyor.”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında yaptığı konuşmada, programın en önemli hedeflerinden birinin ekonomik büyümenin yüksek ve sürdürülebilir olduğunu belirtti. .
Sürdürülebilirlik için dengeli büyümenin şart olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu: “Türkiye ekonomisi çok yüksek bir sürdürülebilir büyüme yoluna doğru ilerledi. Dengesizliklerin giderileceği, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme sürecinin arifesindeyiz.”
Geçen yıl bu zamanlar iç talebin güçlü olduğunu ve büyümeye 10 puanın üzerinde katkı sağladığını belirten Şimşek, bunun yüksek cari açık ve yüksek enflasyon anlamına geldiğini vurguladı.
Şimşek, bugün net ihracatın katkısının olumlu hale geldiğini, iç talebin makul düzeyde devam ettiğini ve bu nedenle küresel ekonomide mükemmel bir büyüme patikası ile karşı karşıya olduğumuzu anlattı.
Programın bir diğer önemli hedefinin ise sürdürülebilir cari açık olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu: “Son 20 yıla baktığımızda ortalama cari açığımızın milli gelire oranı yüzde 3,8. Geçen yıl program öncesinde Nisan ayından bu yana yüzde 2,7’ye düşürdük, bu yıl da muhtemelen yüzde 2’nin altında bir cari açıkla devam edecek.”
Şimşek, cari açığın yüzde 2,5’in altında olmasının hem dış borcun milli gelire oranını aşağı yönlü bir yola soktuğunu hem de kalıcı rezerv birikiminin önünü açtığını kaydetti.
“Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3’ün altına indireceğiz”
Mali disipline de değinen Şimşek, geçen yıl yaşanan depremin etkisi, seçimler ve yakın coğrafyalarda yaşanan sorunların ülkeyi yüksek bütçe açığı riskiyle karşı karşıya bıraktığını söyledi.
Son 20 yılda bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2,4 olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu:
“Geçen yıl önlem almasaydık açık yüzde 10’lara doğru evrilebilirdi. Elbette Türkiye bu açığı finanse edemezdi. Geçen yıl güçlü önlemler aldık. Bütçe açığını yüzde 2 yerine yüzde 5,2’ye düşürdük. 2023 yılında bütçesi olan ülkelerin ortalama bütçe açığı yüzde 5,5 seviyesinde. Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde bütçe disiplini açısından benzer ülkelere göre çok güçlü bir kültüre ve konuma sahipti.”
Geçen yıl deprem hariç açığın milli gelire oranının yüzde 1,6 olduğuna işaret eden Şimşek, şöyle konuştu: “Depremin yarattığı ve gerektirdiği harcamaları bir kenara bırakırsak aslında mali disiplinde bir sıkıntı yok. Enflasyonla mücadelede açığı kapatarak Merkez Bankası’nın elini güçlendireceğiz.”
Şimşek, önümüzdeki yıl bütçe açığının bütçe harcamaları dahil milli gelire oranını yüzde 3’ün altına çekerek enflasyonla mücadeleye güçlü destek sağlamayı hedeflediklerini söyledi.
Mali disiplini sağlama çabalarının borcun sürdürülebilirliği sorunuyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirten Şimşek, şunları söyledi: “Mali disiplini sağlama çabaları enflasyonla mücadele gündemine ilave bir destektir. İkincisi, yapısal dönüşüm ve yapısal reformlar için mali alan yaratmaktır. Üçüncüsü. Cari açığın sürdürülebilir bir çizgide kalmasını sağlamak.” Mali disiplin bu açıdan değerlidir” dedi.
“Rezervlerin yeterliliğini garanti altına aldık”
Bu dönemde kur riskini, döviz ve altın cinsi borçların payını azalttıklarını belirten Şimşek, borcun vadesini de uzattıklarını söyledi.
Türkiye rezervlerinin durumuna değinen Şimşek, şöyle konuştu: “Uluslararası rezervlerde tarihte görülmemiş bir hızla düzeltmeyle karşı karşıyayız. Geçmişte hükümetlerimiz döneminde 10 yıl süren birikim, son yılda sağlandı. Nitekim bu, programa olan güveni ve inancı gösterir.”
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tanımladığı rezerv yeterliliğinde istenilen noktaya ulaştıklarını belirten Şimşek, rezerv yeterliliğini sağladıklarını ve bunun kalıcı hale getirilmesinin önemli olduğunu kaydetti.
Teminatlı Döviz Mevduatı’ndan (KKM) çıkışa ilişkin konuşan Şimşek, geçen yıl 143 milyar dolarla zirveye ulaşan KKM’nin bugün 60 milyar doların altına düştüğünü söyledi.
Şimşek, “Temmuz ayından itibaren mali teşvikleri kaldırdığımıza göre KKM’den çıkış büyük ihtimalle hızlanacak ve Türkiye bu faslı kapatacaktır.”
“Rezervleri artırmak sıcak paranın mahiyetinde değil”
Şimşek, Türkiye’nin istikrar ve reform programıyla birlikte risk priminde ciddi bir düşüş yaşandığını belirterek, “Geçen yıl gelişmekte olan ülkelerde risk primindeki daralma 40-50 puan civarındayken, Türkiye’de bu rakam 40-50 puan civarındaydı. 450 puan.”
Türkiye’nin ödediği spread’de büyük bir iyileşme yaşandığını belirten Şimşek, Türkiye’nin makul maliyetlerle dış kaynaklara erişim sorununun büyük ölçüde çözüldüğünü vurguladı.
Rezervlerdeki artışa değinen Şimşek, şöyle konuştu: “Rezervlerdeki artış bazılarının iddia ettiği gibi sıcak para değil. Rezervlerdeki artışın büyük bir kısmı vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin dövize olan güveni nedeniyle dövizden TL’ye geçiş yapmasıyla açıklanabilir. Bu en önemli kalem, program sayesinde bankalarımızın ve reel sektörümüzün yüzde 100’den fazla dış kaynağa erişimi var” dedi.
Programın kredi notunda artışa yol açtığını ve bunun devam edeceğini vurgulayan Şimşek, piyasaların Türkiye’nin riskini mevcut kredi notumuzun 1,5-2 seviyesinde değerlendirdiğini söyledi.
“Enflasyonun en zorlu dönemi geride kaldı”
Enflasyonla ilgili gelişmelere de değinen Bakan Şimşek, “Geçen yılın muhasebesini yaparken tabi ki enflasyondan bahsetmek lazım. Öncelikle en zor kısmı geride bıraktığımı söyleyeyim.”
Şimşek, güçlü ve tutarlı bir enflasyonla mücadele programının uygulandığını, para politikasında güçlü bir yeniden konumlandırmanın zaman aldığını söyledi.
Şu anda enflasyonla mücadele döneminin başında olduğumuzu vurgulayan Şimşek, şöyle konuştu: “Gelecek ay enflasyonun yüzde 60’lara, gelecek ay yüzde 50’lere, gelecek ay da yüzde 50’nin biraz altına düşmesi çok muhtemel. O zaman tabii ki enflasyon oranı gelecek ay yüzde 50 civarına düşecek.” “Hedefi yüzde 38 civarında kapatmayı umuyoruz ama yüzde 42’ye kadar toleransımız var. Gelecek yıl enflasyonu kalıcı olarak yüzde 20’nin altına düşürmek, gelecek yıl ise yüzde 10’un altına düşürmek” dedi.
Programın süresinin 3 yıl olduğunu vurgulayan Şimşek, şöyle konuştu: “Dünyada 56 ülkeden 100 enflasyon şokunu dikkate alırsak enflasyonun şok öncesi döneme dönmesi ortalama 3,4 yıl sürüyor. Bizim ilk yılımız, program açısından bu program çalışıyor ve bunu hayata geçireceğiz” dedi.
Enflasyon beklentilerinde ciddi bir iyileşme yaşandığını belirten Şimşek, enflasyondaki keskin düşüşün ardından önümüzdeki aylarda piyasa ile toplumsal beklenti ve hedefler arasında yakınlaşma yaşanacağını söyledi.
Asıl amaçlarının refahın kalıcı olarak artması olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu:
“Hedefimiz yapısal bir dönüşüm gerçekleştirerek Türkiye’nin kalıcı olarak yüksek gelirli ülkeler grubuna girmesini sağlamak. Bu yıl Türkiye büyük ihtimalle kişi başına milli gelir açısından ilk kez yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek. Anlıyorsunuz ya, Dünya Bankası Tanımına göre Yüksek ve sürdürülebilir büyüme hepimizin nihai hedefidir. Daha Fazla Fiyat istikrarı yüksek ve sürdürülebilir büyüme için gereklidir, aslında daha güçlü bir şekilde konumlanmanızı sağlayacak finansman artık sorun olmayacaktır. Bu, özellikle düşük gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünün korunması anlamına geliyor. Trendi kalıcı olarak tersine çevirmenin en iyi yolu enflasyonun düşürülmesinden geçiyor.”
“Programın yükünü toplumun dar gelirli kesimlerine yüklemeyeceğiz”
Programın yükünü toplumun dar gelirli kesimine yüklemeyeceklerini vurgulayan Şimşek, şöyle konuştu: “Bu programın yükünün herkes tarafından eşit paylaşılması gerekiyor. Onun için biz şu anda vergilerde adalet ve verimliliğin sağlanması için çalışıyoruz. “
Asgari ücreti ve asgari ücrete kadar olan tüm gelirleri vergiden tamamen hariç tuttuklarını belirten Şimşek, şöyle konuştu: “En düşük gelir vergisi dilimi yüzde 22 idi, bunu yüzde 15’e düşürdük. Aynı dönemde daha yüksek gelir vergisi dilimi de oldu. Yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkarıldı.” “Geçen yıl kurumlar vergisini 5 puan artırdık. İhracat odaklı, verimlilik odaklı bir büyüme peşindeyiz, dolayısıyla önümüzdeki dönemde büyüme modelinin verimlilik odaklı olacağı, rekabet gücümüzü artıracağı kesin, bu da ihracat olacak. odaklı” dedi.
“Tüm masrafları gözden geçiriyoruz”
Türkiye’nin büyümesinin oldukça iyi olduğunu vurgulayan Şimşek, enflasyondaki düşüş sürecinin geçici yavaşlamasının ancak çok daha güçlü bir büyümenin zeminini sağlamlaştırmaya yönelik bir geçiş olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Büyümenin istihdam yaratan büyüme olduğunu söyleyen Şimşek, son 20 yılda ortalama 700 bin vatandaşa iş olanağı sağlandığını kaydetti.
Kamuda harcama disiplinine çok önem verdiklerini vurgulayan Şimşek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Şu anda tüm giderleri gözden geçiriyoruz ve bu incelemeye dayanarak 2025-26-27 orta vadeli mali çerçevesini oluşturacağız. Bazı programları kapatacağız. Birçok ilçede zaten başladık. Artık teknolojiyle sunabildiğimiz kaliteli hizmet, manuel olarak sunacağımız hizmetle aynı. “Vergi ve vergi adaletini güçlendirmek için birimleri kapatacağız, çalışanları yeniden eğiteceğiz ve vergi idaresi içindeki bu meslektaşlarımızı yeniden görevlendireceğiz. verimlilik, yani kayıt dışılığa karşı mücadele.”
Cari harcamalarda yüzde 10 kesinti yaptığını iddia eden Şimşek, şöyle konuştu: “Böyle devam edecek. Yatırım harcamalarında kaynağın yüzde 15’ini dondurduk. Bunu gıda tedariğine, yeşil dönüşüme, OSB’lerin liman ve demiryollarına bağlanmasına yönlendireceğiz. “
Şimşek, programın sadece geçici bir döngü değil, rekabet gücünü ve verimliliği artırmaya yönelik kapsamlı bir program olduğunu söyledi.